Oğlum mühendis olacak

Oğlum mühendis olacak

Ortaöğretimden yüksek öğrenime geçiş süreci öncesinde 12’nci sınıf öğrencilerimizde tatlı bir heyecan hissedilir boyutta. Kimi bölüm tercihini çok önceden yapmış, sadece daha iyi bir üniversite için biraz daha fazla gayret telaşı içinde. Kimi henüz tercihini belirlememiş. Bir milyonun üzerinde öğrenci ve velilerde aynı heyecan.

Üniversite giriş sınavları öncesi tercih süreci gündeme geldiğinde hemen başlıktaki cümlenin de yer aldığı şu film repliğini hatırlarım: “1978’de, akşam 05.15’te doğmuşum. Saat 05.16’da, babam ilân etmişti: Oğlum mühendis olacak. Ve kaderim belli olmuştu. Ne olmak istediğimi kimse sormadı.”

Hint sinemasının en çok izlenen filmlerinden birinden, Rajkumar Hirani’nin yönettiği ve başrollerinde Aamir Khan’ın oynadığı 3 Idiots (3 Aptal) filminden alınma bir replik bu. Yani eğitim sisteminin acımasız bir yarış üzerine kurgulandığı ve sadece birinci olanın hatırlandığı, diğerlerinin ötekileştirildiği bir okulda sistemi değiştirmeye çalışan üç öğrencinin başından geçenlerin anlatıldığı dram/komedi filminden.

Bir ömür boyu uğraş alanınız olacak ve etiketini taşıyacağınız bir eğitim alanı seçmek üzeresiniz. Ya kendi yeteneklerinize uygun ve severek yapacağınız bir meslek seçeceksiniz ve mutlu olacaksınız. Ya da popüler kaygılarla, yönlendirmelerle seçeceğiniz ama ömür boyu sevmeden çalışacağınız bir alan seçeceksiniz.

Geleceğinizi yeteneğinize göre belirleyin

Türkiye’de uzun yıllar çocuklarımız üzerine musallat olan paralel yapılar öğrencileri kendi toplumsal mühendislik çabaları ve gelecek planları için istemedikleri alanlara yönlendirdiler. Öğretim üyesi iken, ben aslında mühendislik okumak istiyordum, tıp okumak istiyordum hatta kazanmıştım, ama dershanedeki abilerim beni buraya yönlendirdi diye serzenişte bulunan çocukları gördükçe kahrolurdum.

Çocuklarımıza, öğrencilerimize bu zorlu süreç öncesinde en önemli uyarımız, “kendi geleceğinizi kendi yeteneklerinize göre belirleyin.”
Yine aynı filmden başka bir replikle özetleyeyim:
“Michael Jackson’ın babası onu boksör olmaya, Muhammed Ali’ninki de şarkıcı olmaya zorlasaydı ne olurdu? Felaket olurdu. Anlatabiliyor muyum? Aptal. Fotoğrafçılığı seviyorsun, ama gidip makinelerle evleniyorsun.”

Hepimiz içine doğduğumuz bu gerçekliğin ve bu zamana verili gerçekliğin etkisinde kalan bir neslin çocuklarıyız şüphesiz. Onun tarafından yönetiliyor, onun tarafından yönlendiriliyoruz. Hiçbir erdemini sahiplenecek kadar müdahil, hiçbir günahını üstlenecek kadar mücrim değiliz henüz. Ama yine de, içine doğduğumuz zamanın koşullarına ve verili düzeni göz önünde bulundurarak irademizle davranabiliriz.

Çünkü biz insanız, eşref-i mahlûkatız, yani yaratılmışların en şereflisi, tüm varlıklar âleminin en değerli üyesiyiz. Bizi sınırlayanı aşabilme, bizi biçimlendireni değiştirebilme kudret ve istidadına sahibiz. Yöneldiğimiz ‘şeyi’ yönetebilir, eşyanın hakikatine nüfuz edebilir, erdemlerimizi çoğaltarak kendimizi daha soylu bir yaşamın sahibi kılabiliriz…

Farklılıklarınızın farkında olun

Bunun yolu, yani erdemlerimizi çoğaltmanın yolu kararlarımızdaki isabet oranını arttırmak, doğamıza uygun davranmayı başarabilmektir. Kuşkusuz ki, insanın kendi geleceği ile ilgili en önemli karar verdiği en değerli an gençlik dönemidir. Bu dönemlerde verilen kararlar, tutulan yollar ve yapılan tercihler, hem bizim dünyadaki misyonumuzu belirleyen bir etkide bulunur, hem de yaşamın geri kalanı üzerinde silinmesi zor olumlu ya da olumsuz tesirler oluşturur. Dolayısıyla kısa yaşamımız üzerinde bu denli belirleyiciliği olan bir dönemi en verimli ve doğru şekilde kullanmak büyük bir önem taşıyor.

Buradaki ‘verimlilik’ ve ‘doğruluk’ ifadelerinin, bir yanıyla her bir gencin kendi özgün karakteriyle (bireysel kimlik), diğer yanıyla da gençlerin mensubu oldukları kültür ve medeniyet dünyasının değerleriyle (toplumsal kimlik) anlam kazanacağı kuşkusuz. Ayrıca nerede ya da kim(ler) tarafından üretildiğinden bağımsız olarak insanlığın ortak mirası haline gelen evrensel değerlerin de (evrensel kimlik) bu ‘verimlilik’ ve ‘doğruluk”’ sürecini etkilediğini unutmamak gerekir. Gençliğin verimli ve doğru bir şekilde geçirilmesi için bütün bu düzeylerin insicamlı birlikteliğiyle sonuçlanacak bir gelişim sürecinin yaşanması önemli.

Tüm bu verimlilik ve doğruluk serüveninin başlangıcı ise gençlerin kendi özgün farklılıklarının ayırdına varacak ve onlara sahip çıkacak tercihlerde bulunabilmesi ile bağlantılıdır.  Üniversite tercihleri bu farklılıkları ortaya koyacak en önemli başlangıçlardan birisi.

Artık öğrencilerin önünde çok sayıda üniversite ve çok farklı bölüm alternatifleri var. Hayati olan verili ve dayatılan önermelerin aksine kendi farklılıklarının ortaya konacağı en uygun alternatifi bulabilmek. Ardından da bu farklılıkları üniversite yıllarında geliştirebilmek.
Endişeye gerek yok, farklılıklarınızın farkında olun, çünkü filmin şarkısındaki gibi “Olll izz vellll”, yani her şey yolunda.

5 Ocak 2015

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/egitim/27886372.asp

Yukarı